19 Mayıs 2011 Perşembe

Hangi Gençliğin, Hangi Sporun Bayramı?

Hepimiz, gençliğimizin bir kısmını -ki muhtemelen de en güzel zamanlarını- az ya da çok bir ÖSS, şimdiki adıyla da YGS stresiyle boğuşarak geçirdik. Ondan önce de LGS vardı, o da OKS oldu. İsimler değişti ama ızdırapları aynı kaldı. Gençliklerini emen sınavda hakları yenen gençler, emeklerini savunup 2 bin kişi bir arada yürüyünce önce "kukla" oldular, sonra da karşılarına 5-10 bin genç konulma ihtimaliyle susturuldular. Çünkü aslında şifre vardı ama kopya yoktu. Zaten şifre de "sehven" konulduydu. Gençlere "bu işleri bırakıp" bir sonraki sınava çalışmaları tavsiye edildi. Sindirildiler. 
Peki 19 Mayıs hangi gençliğin bayramı?


Yasaya göre 18 yaşını doldurunca birey olduğu kabul edilen gençlerden, oy vererek kendilerini yönetecekleri seçmeleri için "karar vermeleri" beklenirken, 24 yaşına gelmeden alkolle tanışmamaları istendi, yasaklandı. Zira aynı gençlerin bu sefer de "doğru kararları veremeyip" olumsuz yönde gelişim göstereceklerinden korkuldu. Gençliğin gelişimi o kadar çok düşünülüyordu ki aynı gençler, yine olumsuz gelişirler diye porno sitelerin kapatılmasıyla zararlı içerikten korundu. Sağlıklı gelişen gençlik arzularını vitrin mankeni, damacana ve rulmanlara yansıttı. Hayvansever olanları ayrı tabii...
Peki 19 Mayıs hangi gençliğin bayramı?


Ticaret erbabı okul yöneticileri "bağışsız" kayıt almaz oldu. Kayıtdışı ekonominin en güzel örneklerinden biri olan kayıt bağışına gücü yetmeyen ailelerin evlatları, sınavla kayıt hakkı kazandıkları okullarda "kayıtdışı" oldular. Okullarımız ve eğitim müfredatımız dolu doluydu ama ÖSS/YGS'de arzu edilen ve aranan bilgi seviyesi bambaşkaydı. Bundan dolayıdır ki "Dershaneler", destekleyici unsur olmaktan çok, tek başına hazırlayan pozisyonuna geçiş yaptılar. Onların destekleyici rolünü de "Etüd Merkezleri" kaptı. Bir oraya bir buraya savrulurken beyinleri sıvılaşan gençler, yoğun tempoda bu "maraton"da koşarken, Etüd Merkezini geç Dershaneye gücü yetmeyen ailelerin evlatları ister istemez maratonda yaya kaldılar, kendi ellerinden gelen ile yetindiler.
Peki 19 Mayıs hangi gençliğin bayramı?

Fikrini söyleyen her genç birey başına bir şey gelebileceği olgusuna alıştı. Kimi bunu umursamadan konuşmaya devam etti, ama çoğu da konuşmaktan vazgeçti. Konuşanlar bazen başbakanın arabasını büyük buldu diye gözaltına alındı, bazen de okulunda eylem yaptı diye daha üniversite öğrencisiyken hapis cezasına çarptırıldı.
Peki 19 Mayıs hangi gençliğin bayramı?


En çok ilgiyi çeken spor konumundaki futbolda bile istikrarlı bir gelişim kaydedilemedi. Futbolcu yetiştirilmesinde Almanya'ya gebe kaldık. Mustafa Doğan bile Alamanya'dan getirildi. Artık Real Madrid'in orta sahası Nuri-Hamit-Mesut, ama biri hiç bizimle olmadı, diğer ikisi de mevsimlik pamuk işçisi gibi millî maçtan millî maça. Amatör branşlarda zaten hali içler acısı olan altyapıların, dönen paralara rağmen futbolda da hala yerlerde sürünmesinin sebebi, altyapı yatırımını soyunma odasını yenilemek sanan idareciler belki. Her transfer döneminde takımlar "gurbetçi seferine" çıktı. Altyapıdan adam çıkarmak "denk gelirse" olabilecek bir piyangoya döndü. Her yıl zarar ziyan yabancılara çarçur edilen paralar, gencecik yetenekleri oldukları yerde saymaya mahkum etti.
Peki 19 Mayıs hangi sporun bayramı?


Ülkenin spor bilgisi ve ilgisi futbola kilitlendi. Ne de olsa bu oyun toplumların afyonu. Büyük takımların futbol taraftarları, sporseverlikle kulüpçülüğü karıştırınca ancak, amatör branş müsabakaları izleyici çekmeye başladı. Amatör branş federasyonlarının kurulmasına hiç bir engel çıkarmayan Bakanlık ve Müdürlükler, iş ödenek ve bütçe aktarmaya gelince öncelikler belirlediler. Başarı kriterine göre bütçelendirme mekanizması benzersiz bir hâl aldı. Yurtdışına, ülkemizi temsile giderken maddi destek göremeyen amatör sporcular, müsabakalarda başarılı olunca dönüş bileti ile ödüllendirildiler. Zamanında başarı kazanmış sporcuların tebrik için elleri sıkılırken bile yüzlerine bakılmadı, sonra niye bakılsın ki? Madalyalarını sattılar üç kuruşa, eski millî sporcuydu hepsi.
Peki 19 Mayıs hangi sporun bayramı?

Şike, teşvik, doping, rüşvet... Her spor dalında, her senenin her sezonun muhabbeti aynı. Doping testi bile doğru düzgün yapılamadı da dünyanın en iyileri ülkeden kaçarcasına ayrıldılar. Şike, teşvik hep söylenti, hep huzursuzluk, hep kavga. Sanki adamcağız yıllar önce aksini söylemiş gibi sporcunun aptal ve ahlaksız olanı sardı her yanı. Düzgün olan, adam gibi olanlar alkışlandı, tebrik edildi. Sanki onun yaptığı ekstraymış gibi, sanki olması gereken o değilmiş gibi. Vücutlar sağlamdı belki ama kafalar o kıvamda olamadı hiç.
Peki 19 Mayıs hangi sporun bayramı?


19 Mayıs 1919 bir milâttı bu ülke için. Ve gençler bugünü coşkuyla ve gençliklerinin getirdiği enerjiyle kutlasınlar, vücuttan kafaya sağlamlığın sembolü sporu, gençlikleriyle taçlandırsınlar diye böyle adlandırıldı bugün zamanında. Ama artık ne spor bir bayramı hakediyor, ne de gençlerin bayram yapacak hâli var. Dinî bayramları, el öpüp harçlık koparmak için fırsat gören ufaklıklar gibi herkes, resmî bayramlarda tatil peşinde. Olan, kurayla stadlara dizilip, yollarda yürütülen gençlere oluyor. Tutku dolu seslerle okunan şiirler bir günlük duygu seli sadece. Bu ülkenin başbakanı bile 19 Mayıs törenine katılmayıp Siirt'teki mitingi için enerji toplamayı yeğliyorsa salın o çocukları da gitsinler. Sabahın köründe uykulu uykulu 19 Mayıs'a söylenmesinler. 19 Mayıs'ın gerçekte ne olduğunu unutup, o günden nefret etmesinler.

19 Mayıs 1919 bir milattı bu ülke için. Artık anlamını yitirmiş kavramlarla bugüne haksızlık etmiyor muyuz acaba? 19 Mayıs'ın Kurtuluş Bayramı olarak adlandırılması daha mantıklı değil mi? Gençliğe ve spora da kendilerine gelebildikleri vakit bir bayram ayarlanır artık...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder