7 Şubat 2011 Pazartesi

Dragoman

Gezmeyi gerçekten çok seven bir insan olmama rağmen, uçakla seyahat etmekten fevkalade korkuyorum. Malesef benim durumum "ay benim annem de uçaktan korkuyor, ama sakinleştirici alınca hiç bir şeyi kalmıyor" veya "ya uçmadan evvel bir şişe viskiyi devir, burdan Yeni Zelanda'ya kadar pamuk gibi uçarsın" seviyesinden bir nebze daha ileride. 3 kez psikologa gittim, fakat bir netice alamadım. Bu yıl itibariyle 10 yıldır uçağa hiç binemedim (işin enteresanı çocukken çok bayılmasam da binebiliyordum, 15 yaşında başladı bu korku ve hayır, uçakta hiç bir ters durum yaşamadım). 2 kez İngiltere'ye, 1 kez İtalya'ya trenle gittim, yurdun içindeki ücra noktalara otobüsle gittim falan filan. Bir gün geçecek ama nasıl geçecek ben de bilmiyorum. Neyse konuyu psikolojik durumumdan, Dragoman'a doğru çevireyim.

Dragoman'la bir tren yolculuğu esnasında tanıştım. Sofya'dan İstanbul'a dönerken, yan kabinimde Kanada'lı bir çift seyahat ediyordu. İstanbul'da ne yapacaksınız ne kadar kalacaksınız sohbetinin sonunda İstanbul'dan Kazakistan'a hareket edeceklerini söylediler. "Hmm, enteresanmış uçakla kaç saat sürüyor peki" sorusuna "uçakla değil, otobüsle gidiyoruz" cevabını alınca kendim gibi bir ruh hastaları bulmuş olmanın sevinci bir yana, epey bir şaşırdım. Sohbet koyulaşınca Dragoman isimli bir tur şirketiyle seyahat ettiklerini, şirketin dünyanın çeşitli noktalarında böyle abuk subuk tur organizasyonları olduklarını söylediler.

İstanbul'a iner inmez ilk işim internete girip bahsi geçen şirketi araştırmak oldu, ve haliyle o gün bugündür bu tip gezileri aklımdan çıkartıp atamıyorum. İstanbul'dan başlayan veyahutta yolu geçen çok sayıda gezisi var, İstanbul'dan Cape Town'a veyahutta Pekin'e kadar turlar bile var.


Turlar yukarıda görülen otobüse çevrilen kamyonlarla yapılıyor. Web sayfasını biraz inceleyip, bahsi geçen turların programlarına, haritalarına, resimlerine bakmanızı öneririm. Sitede gezerken bile kendinden geçiyor insan. Tabi ki bol bol zaman ve para lazım.

Böyle bir turla gezmek kadar bu tip bir işte çalışmayı da çok isterdim. Ev, aile, insanın kendi şehri falan iyi güzel kavramlar ama bir kere gelinen dünyada gezilecek görülecek o kadar çok yer ve yapılacak o kadar çok şey varken bir yere çakılı kalmak çok büyük bir israf gibi geliyor bana. Her grupta iki rehber oluyormuş, gezme gösterme işleriyle beraber otobüsü kullanma, grupla ilgili ayarlamaları yapma, vb işleri üstlenen. Bu şekilde bir ömür geçirmek tabi ki zor, ama en azından bir kaç senemi böyle bir işte çalışarak geçirmeyi çok isterdim gerçekten. Düşünsenize, hem dünyayı geziyorsun hem para kazanıyorsun.

Kimbilir, belki bir gün ?...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder