21 Şubat 2011 Pazartesi

Yunanistan notları #1 Aris

Gittik, gördük ve geldik. Beraber gitmediği düşündüğüm arkadaşın son dakikada su koyması, yerine başkasını bulamamam, Yunanistan'a bütün tren seferlerinin gitmeyi düşündüğüm günden bir gün önce iptal olması ve son olarak gitmeden bir gün önce zehirlenip hastaneye gitmek durumunda kalmama rağmen gitmeyi kafaya koymuştum bir kere ve gittim, çok da güzel oldu. Resimleri biraz geç de olsa yazıya ilave ettim.

Aris maçından başlayalım, öncelikle kafadan söyleyeyim Aris tribünü benim için çok büyük hayalkırıklığı oldu. Maç sabahı Selanik'e varıp kalacağım hostele yerleştim, orada da bizden manyak olmasın bu maç için Avustralya'dan (Avusturya değil) gelen bir Manchester City'li elemanla tanışıp sokakları beraber dolaşma kararı aldık. Eleman atkı forma tam bir İngiliz taraftar modunda, ben "ne olur ne olmaz sen yine de atkıyı formayı gizle istersen" dedim, "dün bütün gün dolaştık bu şekilde bir sıkıntı yok" cevabı alınca üstelemedim haliylen. Sokakta dolaşırken devamlı Paok'lu taraftarlar (aralarında atkılı forma olanları da olmak üzere) "Allahaşkına bu akşam Aris'i yenin" şeklinde dileklerini ilettiler. Bizim eleman saat 3'te diğer City'lilerle maça gitmek üzere buluşma noktasına doğru gitti, ben tek başıma dolaşmaya devam ettim. Gün boyunca gördüğüm ilk Aris'liyi saat 5'te, yani maç saatinden sadece 2 saat önce (üstelik sürekli şehir meydanında dolaşmama rağmen) görebildim. Bu esnaya kadar çok sayıda Paok ürünlü insan gördüğümü de söyleyeyim.


Her neyse saat 5 gibi stada doğru yol almaya başladım, stad hızlı bir tempoyla şehir merkezinden yürüyerek 45-50 dakikada ulaşılabilecek mesafede. Kararttım gözümü ve yürüdüm, neyse ki bu sefer bol bol Aris taraftarı görmek bir nebze olsun maçla ilgili umutlarımı tekrar canlandırdı. Stadın dışı, her türlü çeşmekeşiyle Türkiye'den farksız diyebilirim. Stad önünde köfte tezgahları, sosisçiler, korsan ürüncüler, alkol alanlar, ne ararsanız var. Ne yazık ki korsan ürüncülerde bir tane bile atkı bulamadım, onun yerine bol bol sarı siyah "puşi", ve bizdekiyle aynı kalitede çakma formalar mevcut. Aris'in store'u da atkı bakımından oldukça yetersizdi, onun dışında geniş ve ferah bir mekan. Stadın hemen dışında, maraton tribüne denk gelen tribünün karşısında Aris'in taraftar grubu Super 3'ün bir dükkanı var, burada da gayet dandik bir Super 3 atkısına 15€ fiyat çekilince gülerek dükkandan çıkıyordum ki satıcı arkamdan koşup "Tamam, 10€ ver o zaman" dedi. Atkıyı almayı gerçekten istemiyordum, fakat içimden pazarlık etmek geldi ve sonunda "bir de Super 3 atkımız olsun bari" diyerek 5€'a ikna oldum.

Alışveriş faslının sonunda stada girmeye yöneldim, kapıda çok enteresan bir giriş sistemi var; biletinizi kapıdaki elemana veriyorsunuz, ucunu yırtıyor ve direk geçiyorsunuz. Yani turnike, kart okuma, arama, polis, bozuk paralar için Kızılay kutusu vb hiç bir şey yok. 3 kişi yüklensen hemencecik içerdesin bilete milete lüzum yok, gerçekten enteresan bir durumdu. Belki sadece bizim girdiğimiz kapıya özel bir şanstı ama, bilemiyorum.


Koltuklarda numara var fakat şahane bir şekilde biletlerde numara yok. Biletin üstünde sadece maçın yeri, saati, oynayan takımlar ve gireceğin tribün, yani benim durumumda "Gate 2" yazıyor. Tribün yeriyle ilgili de bilgi verelim, Ali Sami Yen'e göre düşünürsek Super 3 grubu, eski açığa tekabul eden ve ismini aldığı Gate 3'de yer alıyor. Benim girdiğim maraton tribünü ise Gate 2, diğer tribünlerden hangisi 1 hangisi 4 ben de bilmiyorum ama muhtemelen numaralı gibi olan Gate 1, diğeri de 4'tür.


Her neyse ben Gate 2'nin alabildiğince soluna, yani Super 3'e yakın tarafa doğru ilerledim. Biletlerde numara falan olmadığı için herkes bulduğu yere oturmuş, yani tam benim istediğim gibiydi. Maçtan önce statta tabiri caizse bir ölüm sessizliği vardı, ne beste giriliyor ne bir hareket var. Sadece City'li futbolcular sahaya çıktığında ufak bir ıslık sesi, veya City'li taraftarlar (yaklaşık 600 kadar vardı) bir şeyler bağırırken yine ıslık veya yuhlama giriliyordu. Ses ve bağırma konusunda ne kadar beklentilerimin çok altında kaldılarsa; pankart, bayrak vb görsel öğelerde tam tersi şekilde inanılmaz bir çeşitlilik ve renklilik vardı Aris tribünlerinde. Özellikle Super 3'ın bulunduğu kale arkasında pankart asılmadık nokta yok gibiydi. Maç başlayana kadar konfetiler dağıtıldı, ve takımlar sahaya çıkarken konfetiler, sopalılar, ve orta karar bir koreografi ile güzel bir görüntü oluştu diyebilirim. Maçla ilgili başka bir hayal kırıklığı da hiç meşale yakılmaması oldu. Malesef Uefa maçlarında meşale yakılmıyormuş, anlaşılan bir de lig maçına gitmemiz gerekecek.


Tezahürat konusuna gelince, koskoca kale arkasında sürekli bağıran 200-250 kişilik bir grup aynen bizdeki gibi "mıy mıy" bestelerle 90 dakikayı geçirdi diyebilirim. Kimi zaman bir besteyi 10-15 dakika bağırdılar, kimi zaman bütün kale arkasıyla beraber bizim bulunduğumuz kesim de tezahüratlara katıldı fakat genelinde gerçekten çok vasat bir tezahürat performansı gösterdiler. Belki Avrupa maçı olduğu için bilet fiyatları pahalıydı, esas bağıracak tayfa gelemedi veyahutta başka başka sorunları var; veyahut benim beklentilerim çok yüksekti bilemiyorum ama sonuç itibariyle tad vermedi Aris tribünleri. Bir veya iki bestelerini beğendim, onların videolarını yükleyeceğim. Onun dışında sözlerini anlayamasam da melodileri gayet sıkıcı ve tempo düşürücü bestelerdi, hepsi bir yana sete çıkan uzun saçlı yetkili bir abi vardı Super 3'te, 60-70 kişinin bağırdığı dakikalarda bile elleriyle "süpersiniz, harikasınız" gibi işaretler yapıyordu. Yani "niye bağırmıyoonuuz oolum bağırınınsanza laaan" diye küfretsin demiyorum tabi ki, ama böylesi de bir acayip oluyor. Üç beş kelime Yunanca bilmeme rağmen ben çıksam o tribünü daha iyi yönetirdim diye düşünüyorum.


Tribünler beklentileri karşılayamazken maç da oldukça keyifsiz ve hareketsiz geçti, iki takıma da maçın başında "maç 0-0 bitecek, kabul mü?" diye sorsalar ikisi de kabul edecekmiş besbelli. Hadi City'i anlarım deplasmandasın ama Aris topu topu 4-5 kez sahayı geçti, onda da 2-3 adamdan daha fazla çoğalamadı City sahasında. İnanılır gibi değildi gerçekten, ben çıldırdım tribünde "böyle takım mı olur diye" düşünün. Manchester City oyun genelinde daha istekli gözüktü, ama onlar da öyle aman aman bir top oynamadı. Yine de turu Manchester'da sorunsuz geçerler gibime geliyor. Bir gol yeseler iki, iki gol yeseler üç tane atarlar. Aris bu mentaliteyle Atletico Madrid'i iki maçta da nasıl yenmiş gerçekten çözemedim.


Bu gibi düşüncelerle maçın son düdüğü geldi, ve staddan çıkıp hostelin yolunu tuttum. "Acaba ben mi abarttım, belki de fena değildi adamlar" diye düşünürken pek fazla tribün kültürü olmayan Avustralya'lı kardeşimiz Adam bile "bu muydu kalkıp taa İstanbul'dan görmeye geldiğin tribün mate? " diyince yanılmadığımı anladım. Yine de güzel bir deneyim oldu, hem bir maçla notlarını vermemek lazım, fırsat buldukça yine gidip görmek, başka maçları da değerlendirmek lazım tabi ki. Fakat şu ana kadar gördüklerimden, Paok gibi bir tribünün Aris'i ezeli rakip olarak muhattap alması Aris için bulunmaz bir lütuf diye düşünüyorum.

Paok notları ve Yunanistan'dan diğer notlar yakında geliyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder