27 Ocak 2011 Perşembe

Bir gencin Bim'le imtihanı

Bugün enteresan bir gün oldu. Sabah, telefonumda kayıtlı olmayan 0212'li bir numaranın telefonuyla uyandım. "Kesin banka falandır, kredi kartı soracaklar yaktım bu sefer çıranızı" diye düşünürken telefondaki ses "Selim bey siz misiniz, merhabalar ben Teşvikiye Bim'den arıyorum. Anneanneniz dükkanın önünde düştü ve başını yardı. Cüzdanından sizin telefonunuz çıktı, şimdi ambülans çağırdık ne yapalım nereye götürelim" diye sorunca haliyle başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Burda bir ek parantez açmak lazım, anneanneniz dediği insan aslında anneannemin annesi. Bu hayatta en çok üzerine titrediğim, birlikte zaman geçirmekten en çok keyif aldığım insan. Kelimelerle, cümlelerle anlatamayacağım kadar özel birisi. Hal böyle olunca, telefondaki cümlenin etkisi ağır oldu. Neyseki onunla da konuşabildim, "iyiyim iyiyim bir şeyim yok, sen kahvaltını etmeden çıkma sakın" diyince bir nebze olsun rahatladım. Yakında oturan bir tanıdıktan biz gelene kadar hastaneye refakat etmesini falan rica ettim, neticede hastaneye gittiğimizde dikişleri atılmış, küçük bir çocuk gibi etrafına gülücükler saçarak oturmuş bizi bekliyordu. Çok şükür ufak tefek bir iki morluk ve şişlik dışında ciddi bir şeyi yok. Şu anda tek derdi yamulan gözlüğünün yenisini çıkarttırmak. Sabah sabah neye uğradığımızı şaşırdık ama ucuz atlattık neyse ki.

Gelelim olayın Bim'le ilgili kısmına. Hastaneye geldiğimizde yanında bizim tanıdıkla beraber takım elbiseli, modern görünümlü ama kendi halinde birisi vardı. Kim olduğunu merak edip "merhaba" diye gittiğimde, Bim'in bölge müdürü olduğunu öğrendim.

Siyasi görüşüm az çok belli olmuştur şu ana kadar ki yazılarımı takip edenler için diye düşünüyorum. Açlıktan ölecek olsam da, Bim'den alışveriş yapmam, Ülker yemem-içmem, Ramsey'den giyinmem, vs. Gel gelelim bizim büyük anneanne bugün Bim'in önünde düştüğünde, çalışanları seferber olmuşlar ilgilenmek için. Çantasını, gözlüğünü falan toplayıp içerideki bir odaya koymuşlar. Bölge müdürü, kendisi de ambülansa binerek gelmiş ve biz gelene kadar beklemiş. Biz hastaneden ayrılana kadar da yanımızdan ayrılmadı. Haliyle nasıl teşekkür edeceğimizi şaşırdık.

E şimdi böyle olunca haliyle sağlam bir dumura uğruyor insan. Başta "Yok, bunların hepsi gösteri maksatlı, milletin bilinç altına böyle giriyorlar işte" diye düşünmedim değil. Ama insanların samimiyetinden acaip şüphe eden (ve genellikle tahminleri doğru çıkan) bir insan olan ben, bugünkü karşılaştığım tavırda bir gram sahtelik göremedim. Son derece içten ve insanca bir sıcaklıkla büyük anneannemize yardımcı olmuş ve devamında ilgilenmişlerdi. Hastaneden çıkmadan bir 10-15 dakika sohbet ettik, içimden sürekli "hah, şimdi konuyu Allah kitaba getirecek, bak şimdi huzurdan girecek peygamber efendimizden çıkacak" diye düşünürken konu asla endişe ettiğim yönlere sapmadı.

Hastaneden çıktıktan sonra eşyalarını almak ve yüzyüze teşekkür etmek için dükkana gittim, oradaki herkes de durumunu, yapabilecekleri bir şey olup olmadığını falan sordu. Sağolsunlar çok güzel ilgilenmişler gerçekten.

E iyi de ben Bim'den ve temsil ettiği sermayeden nefret ediyorum. Yani bizimki alakasız bir marketin önünde düşse ve ordakiler bu şekilde ilgilense olmaz mıydı? Hayat bir şekilde insanları ters köşeye yatırıp uzaktan keyifle izlemeyi seviyor galiba.

Yaşadığım korku ve sonrasındaki dumura rağmen, siyasi görüşleri veya hayat tarzları nasıl olursa olsun insanların içindeki "insanlık" kavramının ölmediğini görmek çok mutlu etti beni bugün. Diğer her şey, bunun yanında teferruat olarak kalıyor sanırım. İnsanları o öyle, bu böyle diye kafamızda sınıflandırmadan önce "insan" süzgecinden geçirmek, o süzgeçten geçenleri de aradaki tüm farklılıklara rağmen baştacı yapmak lazım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder