2 Ocak 2011 Pazar

Yunanistan tribünleri

Yunanistan tribünlerini bir kaç senedir hayranlıkla izliyorum. Ülkemizde tribünler gün geçtikçe eriyor, sürünüyor hatta bitiyor fakat dibimizdeki adamlar her sene üzerine daha da koyarak ilerliyorlar. Bu farkın yaratan sebepler saymakla bitecek gibi değil, ileride çokça değiniriz zaten.

Genellikle insanlar biraz da Youtube'un etkisiyle Panathinaikos ve Olympiakos tribünlerini Yunanistan'ın bir ve iki numaraları zannetseler de, bana kalırsa Selanik ülkedeki en sağlam tribünleri çıkartan şehir. Hatta Paok ve Aris tribünleri şu anda dünyada olmasa bile Avrupa'da ilk beşe çok rahat girerler benim gözümde. Paok tribünü, haftaiçi olan Fenerbahçe maçına 25-26 lık bir yaş ortalamasına sahip 2200 kişiyle geldi. Kontenjan daha fazla olsa onu da doldururlardı muhtemelen. Türkiye'deki bütün tribüncüler birleşsek böyle bir kalabalığı yakalayamayız. 2200 kişi gelmek bir yana adamlar resmen tribün resitali verdiler, benimle beraber maçı izlemeye gelen iki arkadaşı (üçümüz de Galatasaray'lıyız) da kendilerine hayran bıraktılar. Tribün tabiriyle, adamlar Kadıköy'ü esir aldı.

Paok tribünlerini daha evvelden de duymuş, biraz araştırmıştım. Istanbul'dan gidenlerin kurduğu bir takım olduğunu, Aris'le papaz olduklarını, Yunanistan'da sağlam olduklarını falan biliyordum ama böylesini beklemiyordum ben de. Selanik şehrinin diğer takımı Aris'in de Paok'dan aşağı kalır yanı yok. Aslına bakarsanız Beşiktaş turu geçtiğinde Aris'in çıkması için dua ediyordum (torba hesabından eşleşmeleri mümkün değilmiş, eşleşme bittikten sonra öğrendim) bir sezonda favori Avrupa tribünleriminden birini daha canlı görebiliriz diye. Çıkmadık candan ümit kesilmezmiş, Beşiktaş turu geçerse Aris - Manchester City galibiyle oynayacak. Dünya gözüyle bir tribün ziyafeti daha çekebiliriz kendimize, Aris'in tur için pek şansı olduğunu söylemek epey güç olsa da.

Gözlemlediğim kadarıyla Yunan tribünlerinin bize göre en önemli farkı adamlarda başkan, reis vb artık miladını doldurmuş kavramlara yer almıyor. Bu tip kavramlar özellikle 90'lar ve öncesine kadar (cenk dönemi) tribünlerde gerçekten önemli ve elzemlerdi. Çünkü adı üstünde, dönem cenk dönemiydi. Biz yetişemedik ama çok dinledik, "Kapalı tribünü kapma" mevzusu ne demek yahu ? Söylerken bile insan heyecanlanıyor. Eskiden işler böyleymiş gerçekten, ama artık bambaşka bir devir yaşıyoruz. Tribünlerin birbiriyle mücadele etmek, boy göstermek, diş geçirmek için koreografiler, orijinal besteler, güzel pankartlardan başka şansı yok. Hal böyle olunca da bahsi geçen hiyerarşik makamlar tribünlerin gün geçtikçe erimesinde başrolü oynuyor benim gözümde. Bu tespiti de derinlemesine işleriz ilerde, ayaküstü konuşulacak konu değil.

Yunanistan'da eskiden bu işler nasıldı bilemiyorum ama günümüzde bahsettiğim hiyerarşik düzenin olmadığını düşünüyorum. Zira sette minimum sayıda insan var, ve settekiler Türk tribünlerinde olduğu gibi maçtan çıkıp Kurtlar Vadisi setinde figüranlık yapabilecek imajda insanlar değiller. Tipleri bizim "sette duran abi" imajına taban tabana zıt, çoğunlukla üstlerini çıkarmış uzun saçlı elemanlar. Genellikle bir besteye takılı kalmıyorlar, sürekli değiştiriyorlar ve bu şekilde temponun düşmesine müsade etmiyorlar. Girilen tezahüratlar zaten taraflı tarafsız herkesi kendine hayran bırakıyor, sağda solda paylaşmaktan yoruldu millet. Pankartlar, meşaleler falan filan derken adamlar koptu gidiyor resmen. Hani tribünde elleriniz açıp bir tezahürat girersiniz, sonra eller havada alkış yaparsınız ya, adamlar bu tip işleri bütün tribün eksiksiz ve senkronize bir şekilde yapıyorlar. Biz de ağzımız açık izliyoruz.

Şubat ayında Selanik'te iki maçı gözüme kestirdim. 15 Şubat Aris - Manchester City, 17 Şubat Paok - Cska Moskova. Durumları ayarlayabilirsek gitmeyi düşünüyorum, kendimden geçmiş bir şekilde dönebilirim Istanbul'a. Bakalım adamlar şansa bizim gittiğimiz maça mı iyi gelmişlerdi veya videolarda mı sağlam gözüküyorlar, yoksa hakikaten Avrupa'da ilk beşe girecek kadar iyiler mi ?



Yukarıdaki video Aris'in bir basket maçından. Genelde bunu izleyen herkes konfetilere takılmış, ben de o konfetiler atılırkenki tezahürata takıldım arkadaş. Sözlerini anlayabilmek için Yunanca kursuna gidebilirim. Devamı da gayet güzel, sonuna kadar izleyin derim.

Selam olsun sana, güzel şehir Thessaloniki. Şubatta görüşmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder