14 Ocak 2011 Cuma

Fener'e ne lazım?...

Şimdi biz bu Türkiye Kupası olayında kimin ahını aldık onu bilmiyorum ama artık oyuncuların bile Kupa maçlarına "nasıl olsa kupada bizden bi cacık olmaz, amaannn koyver gitsin" mantığıyla çıktığı aşikâr. Böyle bir boşvermişlik, isteksizlik... Tabiri caizse bitse de gitsek diye oynadılar maçı. Haksız da değiller yani, alışmamış g.tte don durmuyor maalesef.

Ama asıl amacım bir maç analizi yapmaktan çok, Fenerbahçe'nin bu maçla daha da gözle görülür hale gelen ve tüm ilk yarı boyunca süre gelen rahatsızlıklarından bahsetmek ve naçizane bir reçete yazmak.

1- Andre Santos ilk geldiği dönemde 2009 Konfederasyon Kupası'nda yer alan Brezilya Millî Takımı'nın sol beki etiketine sahipti. O yüzden de artık git gide yaklaşan Roberto Carlos'un vedasının ardında defansın solunda bir sorun yaşanmayacak hissiyatı yayıldı hepimize. Ama aslında bu yanılsamaydı, zira Santos aslen bir kanat bekiydi. Ne demek peki bu? Kanat beki, üçlü defans kurgularında defansın solundaki veya çift önlibero (ya da savunma yönü kuvvetli iki orta saha oyuncusu) içeren orta alan dizilimlerde sol içteki oyuncu tarafından müdafaa desteği verilen sol kanatı kendi babasının malıymışçasına kullanan oyuncu oluyor. E Fenerbahçe'de bu sistemlerden biri tercih edilmediği gibi, orta sahadaki defansif zaafiyet (birazdan sıra buna da gelecek.) Santos'un savunma eksikliklerini ortaya çıkarıp, birkaç maçta ve pozisyonda bakkala gitmesine hatta madara olmasına da sebep olunca adam veryansın etti, başladı burası "benim mevkim değil","kendimi orta sahanın solunda daha rahat hissediyorum", "al beni hücumun soluna koy, gör bak nasıl kaçıyorum oradan" gibisinden Anadolu topçusu demeçleri vermeye.

Gelelim alternatifi Caner'e. Geçtiğimiz sezon Galatasaray'da sol bek pozisyonunda bir dizi iyi demeyelim de ortalamanın üstünde performans gösterdikten sonra Uğur Meleke Caner'in bu mevkide oynatılmasında ısrar edilmesi gerektiği ile ilgili bir yazı yazmıştı. Fikrini desteklemede kullandığı örnekler ve referanslar gerçekten sağlam ve hatta doğru da denilebilir. Ama maalesef Caner ne bir Maicon, ne bir Alves, ne bir Carlos, hatta ve hatta ne de bir Gökhan Gönül. İlk üçünün kabiliyetlerini, oyun bilgilerini, görüdükleri antreman ve eğitimi geçtim, Gökhan'ın gayretini sarfetmeye niyetlense belki olabilir ama o da yok işte. Neticede pembe bir Audi A5 ile gezen bir adamdan bahsediyoruz.

Neyse uzadı bu madde. Lafın, Fenerbahçe'ye bir sol bek gerek demeye geldiğini hissettiniz herhalde. Yok hissetmedinizse buradan buyrun. Ha Taiwo olur, Ziegler olur, o Güney Afrikalı eleman olur, şu olur, bu olur. Neticede sol kanadın defansif yükünü tek başına çekebilecek, bu görevini yerine getirdikten sonra yorulmadan hücumlara kaliteli destek verebilecek, ciğeri kuvvetli bir babayiğit elzem buraya.

2- Stevic (padişahın sol...), Simao, Josico, Maldonado gibi fiyaskoların ardından Cristian yine iyi bile. Kötü mü? Değil. Ama yeterli de değil, hatta adamın asıl mevkisi defansif orta saha bile değil. Sezer Badur'dan hallice, Hüseyin Çimşit'i geçince az ileride bir oyuncu. E Selçuk desen anca derbilerde kafayla gol atar, bir nevi Fleurquin. Gel de Kemal Aslan, Stephen Appiah ikilisinden mütevellit ortasahayı hasretle anma. Asıl kötü olan, defansif görevleri tek başına üstlenecek adam olmadığından Emre de geriye gelmek durumunda kalıyor; e haliyle hücum etkinliği ve takımın ofansif organizasyoları sekteye uğruyor; Niang gibi adam Kezman oluyor; Stoch, Dia, Topuz'dan verim alınamıyor.

Ne lazım? Emre şu anda Türk orta saha oyuncusu olarak en iyi 3 isimden biri. Yani Kemal'den iyi. O zaman bir Appiah bulduk mu bu iş tamamdır. Yani nedir? Six-pack + 4 ciğer + az bir pas kabiliyeti (en azından kestiği topları Emre'ye verecek kadar) + uzaktan şut tehdidi (+ tercihen Afrika pasaportu) yeterli. Makoun, Matuidi, Emana, Sandro, Jucilei gibi oyuncular bu tanıma uyan hatta pas ve teknik açısından daha bile iyi durumda olan isimler. Birini al gel Başgan.

3- Gökhan Ünal'da umduğumuzu bulamadık. Yani belki Topuz'la iyi iş yaparlar, hani "Kayseri Boys is back" olur falan dedik ama yemedi. Güiza desen kafa izninde. Berk Elitez maalesef daha 2. veya 3. ekmek fırınını tüketiyor. E Semih'i de küstürdüler en nihayet el birliğiyle, adamın topa vurası yok. "Eski Semih olsa, bu akşam en azından 2 tane net kitlerdi" (Adapazarı Cumhuriyet Kıraathanesi'nden Overlokçu Lemi Abi). E Niang süpersonik eyvallah da, hem hücum organizasyonlarında yalnız kalıp bir maçta 2 maçlık yorulup, hırpalanıyor, hem de tek forvetle bu iş gitmez hakikaten.

Napacauk? Semih'i tekrardan bağrımıza basalım (ki bence bunu kesin yapalım). Ne olur ne olmaz diye de 6+2+2'nin 2'lerinden herhangi birinde olmayı sorun etmeyecek, potansiyeli yüksek, ama görev verilince de "takır takır topunu oynayacak" (yine Lemi Abi), hatta ligi götürebilecek, süratli ve teknik (ya da olmaya namzet) gencinden yerli veya yabancı bir santrafor iyi olabilir. Adı geçen Gomeiro, Emenike gibi isimler bu tanıma uygun fakat maliyetleri yüksek. Serhat Koç, Tunay Torun, Deniz Naki gibi gurbetçi kardeşlerimiz ya da Cristaldo, Necid gibi patlama yapmaya hazır sabîler daha akla yatkın gibime geliyor. Ama Semih'i kazanıp, Berk'i ısındırsak da bence makul. Zira hem Berk, hem de Çankırı'da kiradaki hemşehrim Furkan daha çok genç ve iyi yönlendirildikleri takdirde ciddi gelecek vaadeden isimler.

4- Geldik beni en çok üzen soruna. Çok sevdiğim, inandığım, güvendiğim ve desteklediğim Aykut maalesef, ama maalesef oyunu okuyamıyor. Oyuncu değişikliklerinde geç kalıyor, yanlış değişiklik tercihleri yapıyor, taktiksel diziliş ve pozisyonlar arasında varvasyon, geçişler yapamıyor ve bunlara gerek olduğunda da göremiyor. Ha hepsini her maçta yapmıyor belki ama bu eksiklikten dolayı puan kaybedildiği oldu. En basitinden bu geceki maçta 25 dakika boyunca eleğe dönen sol kanat savunmasına müdahale etmedi, golü yedik, yetmedi, bir 50 dakika daha oradan darbe yedik, kesmedi, golü yedik, anca. Evet, genç ve dinamik bir hoca. Evet, süratli ve topa sürekli sahip olmayı hedefleyen riskli bir oyun anlayışı oturtmaya çalışıyor. Ama yine de bu geçiş sürecinden ne kadar en az puan kaybı ve saha dışı yaralanmasıyla (yazar medya baskısından bahsediyor.) çıkabilirse, çıkabilirsek, o kadar iyi. Ha asla demiyorum ki Aykut gitsin. Kesinlikle kalmalı. Yönetim'de sonunda kadar arkasında durmalı (sonuna kadar arkasında derken). Ama bana kalırsa, iyi bir antrenör olan İsmail Kartal ve iyi bir gözlemci olan Fahrudin Omerovic'e ek olarak Johan Neeskens, Carlos Queiroz gibi iyi bir analist, taktisyen ve başlı başına bir teknik direktör olan, çok kısa süreler, belki de anlar için kontrolü ele alabilecek, insiyatif kullanabilecek bir isme, yani bir "Assistant Coach"tan ziyade, bir "Assistant Manager"e ihtiyacı var Aykut Kocaman'ın ve Fenerbahçe'nin. Ha kim olabilir? Tamer Güney, Cemil Turan ilk aklıma gelen isimler.

Tüm bunlara ek olarak Fenerbahçe'nin 2000'lerin başında gerçekleştirdiği "Ümit Millî Takımı toplama operasyonu" diye adlandırabileceğimiz kabuk değişiminin bir benzerine yine ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. "Selçuk, Melçuk, Uğur, Muğur falan gitsin artık hafız ne bu ya" (Lemi Abi'nin dönüşü).

Buraya kadar üşenmeyip okuyanlara da ne diyeyim bilemedim valla. Hadi ben oturdum yazdım da, sizin de vaktiniz bolmuş herhalde. Allah razı olsun. Teşekkürler. Eyvallah.

edit 1: Şimdi maça TRT3'te tekrar bir bakınca hatırladım. Eklemeyi unuttuğum birşey var ki takıma iyi de bir kondisyoner gerek. Zira en güçlü kuvvetli Niang bile maçın sonunda yorulmuştu. Milli Takımı son Avrupa Şampiyonası'na hazırlayan Amerikalı kondisyonerler tarzı, "ölüyü diriltecek" bir ekibe ihtiyacımız olduğu aşikar.

edit 2: Başlarken ve başlığı atarken en sona yazayım demiştim de unutmuşum. Fener'e bunların yanında iyi de bir dayak lazım. Bu oyuncuları başka da birşey diriltmez, düzeltmez. Akıllar gitmiş alayının. Dünya bir taraflarında, hıyar bir taraflarında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder