9 Ocak 2011 Pazar

Into the Wild

Bir sinema filminin insan üzerinde bıraktığı, o bazen tarif edemediğimiz etkinin sebebi tam olarak nedir ? Sadece "güzel filmmiş" den öte bir şeyleri olması gerekiyor sanki. Diyaloglar, oyunculuklar, ışık, senaryo, çekim teknikleri falan hepsi tamam ama seyircinin kendi hayatıyla bir bağ veya empati kurabildiği, onu düşüncelere iten filmler çok başka türlü oluyor bence. Tabiri caizse adamın bağırsaklarını düğümleyebiliyor.

Into the Wild, bana bu bağırsak düğümlemesini en sağlam yaşatan filmlerin başında geliyor diyebilirim. Hayata sorduğu sorular, sorguladığı düzen, hayatın bize dayatmaları ve bütün bunları itip "Yok arkadaş, siz kafanıza göre takılın ben bu oyunda yokum" diyen bir karakter. Özetle bambaşka bir film.

Hayatın içindeki bir çok şeyi ve dünyamızın maddiyatçı düzenini samimiyetsiz bulan, bütün bu iş güç bu mücadele ne için diye sık sık düşünen ve özellikle kendi başına seyahat etmeyi sevenler bu filmde kendilerinden çok fazla şey bulacaklar.

Filmin hikayesinin güzelliği bir yana, muhteşem doğa manzaraları ve müzikleri için bile tekrar tekrar izlenir. Uzun lafın kısası, bu filmi izleyin.

"Society, have mercy on me, I hope you're not angry if I disagree.
Society, crazy and deep
, I hope you're not lonely without me."



Benim pozum lan bu.

Filmin hikayesinin gerçek hayattan uyarlanmış olduğunu da belirteyim bu arada. Yine de siz siz olun, filmdeki gibi bir işe kalkışırsanız annenizi babanızı habersiz bırakmayın, günahtır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder