4 Ocak 2011 Salı

Futbolun keyfi = Hata Faktörü

Niye seviyoruz futbolu? Nedir bulduğumuz her maça en azından bir kaç dakika bakmamıza sebep olan? Nedir bizi futbol maçlarında heyecanlandıran, keyif veren?

Her an bir şey olabileceğine dair beklentimiz mi acaba? Oyunculardan birinin yapabileceği eşsiz bir hareket mi? Bu mudur Barcelona maçlarını kaçırmamaya gayret etmemizin sebebi? "Messi'nin şutunu gördün mü" diye sorana "Evet" cevabı verebilme gayesi mi? Her an birilerinin yapabileceği herhangi bir hata ile oluşabilecek eşsiz bir olay mı yoksa? Sahadaki oyunun katılımcılarından herhangi birinin yapabileceği hatalar mı? Kaçan bir müdahale, yanlış bir yan topa çıkma... Ne ki bize keyif veren?

Aslında, kimsenin hata yapmadığı, 22 oyuncunun ve hakemlerin hepsinin hatasız bir biçimde yer aldıkları bir futbol maçında gol olmaz, işin tadı tuzu kaçar gibime geliyor. En basit haliyle;

ideal kaleci, topu en ideal şekilde kendi defans oyuncusuna verir. İdeal defans oyuncusu en ideal pozisyondaki orta saha oyuncusuna en ideal pası atar. Orta saha oyuncusu ideal top kontrolünün ardından, forvet oyuncusunun ideal koşusunu görür ve ona en ideal pası atar. İdel forvet, aldığı ideal pası en ideal vuruşla tamamlar ve topu kendisi için en ideal, rakip kaleci içinse en imkansız noktaya atar. (Bu noktaya kadar rakip takımın oyuncularının ideal müdahalelerde bulunmayıp beklediği varsayımında bulunuyorum ki, bu mümkün olmadığından top buraya gelemez bile ya, neyse.) Bu andan itibaren devreye rakip takımın ideal kalecisi girer. Top her ne kadar en ideal/imkansız noktaya vurulmuşsa da, ideal rakip kaleci, ideal yer tutuşla, topu kurtarır. Ve bu sefer kendi takımı atağa kalkar. Her maç 0-0 biter.

İdeal maç esnasında her pozisyon, hareket, pas, koşu vb. ideal olacağından, ofsayt, faul, taç, aut, korner vb. futbol kuralları geçerliliğini yitirir. Her pozisyonda en ideal kararı verecek olan ideal hakeme duyulan ihtiyaç da ortadan kalkar.

Sıkıcılığa bakar mısınız. Ama futbolu bu sıkıcı durumdan kurtaran ve ideallikten yani düşünsel olarak mükemmel olma durumundan uzaklaştıran etken "hata faktörü"dür. Futbolu sıkıcı, tek düze ve tahmin edilebilir olmaktan uzak kılan, bir saniye sonrasının tahmin edilebilir olmasını engelleyen, her an heyecanımızı taze tutan en önemli sebep, oyunun içinde yer alan tüm aktörlerin, her an hata yapabilmesinin mümkün olmasıdır, bence. Bu tahmin edilemezlikten, bilinmezlikten doğan heyecan sanıyorum biz futbol sevenleri ekran başına kitleyen ve mümkün olan her maçı seyretmemize sebep veren.

Tüm bunlar ışığında denilebilir ki, aslında futbolda (ve top ile oynanan tüm sporlarda) ana amaç, rakibin hata yapmasını kovalayıp, onu hataya zorlayararak, hata geldiğinde yani beklenen fırsat doğduğunda en hatasız biçimde bu hatayı değerlendirmektir (cümleye gel!). Yapılan tüm antremanların ve taktik çalışmaların ana amacı hata yapma ihtimalini en aza indirmek, hata yapmamak için gerekli fiziksel ve taktiksel özelliklere kavuşmak, rakip hata yaptığında bunu farkedebilmek ve bu hatayı kendi menfaatine olumlu bir sonuca yönelik kullanabilmektir, sanki. Kendi güzel oyununu oynayan ve "rakibin hatasıyla falan işimiz olmaz, biz kendi fırsatımız kendimiz yaratır, golümüzü de kendimiz atarız" diyen bir takım bile golü bulmak için en azından rakip kalecinin hatasına muhtaçtır.

Hakem hatalarının bu işteki rolü de başka bir yazıya kalsın.

Futbolun keyfinin karşılıklı hatalardan geldiğini bilmek ve hata destekçiliği yaptığımızı farketmek garip olsa da, hata faktörünün oyuna heyecan pompalaması, bu garip durumu sevdiriyor insana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder